30 Mayıs 2010 Pazar

Eski Bir Tapınak Yazıtından (Süperr)

Gürültü, patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.

Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma,içten ol;telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.

Başkalarına da kulak ver.

Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin anlatacak bir öyküsü vardır.

Yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.

Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.

İşini öyle sev ki, başarıların, bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.

Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.

İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.

Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşk'a burun kıvırma sakın; o, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.

Bu dünyada bırakabileceğin en iyi miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.

Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.

Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

Gürültü, patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.

Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma,içten ol;telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.

Başkalarına da kulak ver.

Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin anlatacak bir öyküsü vardır.

Yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.

Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.

İşini öyle sev ki, başarıların, bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.

Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.

İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.

Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşk'a burun kıvırma sakın; o, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.

Bu dünyada bırakabileceğin en iyi miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.

Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.

Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

Çember Teorisi

Çember Teorisi, başlangıç ve bitiş noktalarının aynı olduğu durumu ifade etmektedir. Hayata dair yapılan herhangi bir faaliyette başlangıçtan itibaren bir ilerleme, gelişme durumu vardır. Bu gelişim doğrusal bir şekilde değil de dairesel bir şekildedir. Düşünülen nokta başlangıçtan uzaklaşıldığı, sona doğru düz bir çizgide ilerlendiğine dairdir. Çember Teorisi'ne göre başlangıç ve bitiş çizgileri aynı olduğu için sona doğru yaklaşım düşüncesi doğru, fakat eksiktir. Çünkü gelinen bu bitiş çizgisi aynı zamanda başlangıç çizgisidir. Yani faaliyete başlanan konuda asgari durum ile azami durum arasında bir fark yoktur. Çember Teorisini pratik olarak anlamak için iki örnek vermek gerekir.

ÖR.1) Zenginlik: Hiç parası olmayan bir insan zenginlik açısından sıfır değere sahiptir. Bununla birlikte çemberde ilerlemiş, son noktaya gelmiş, bütün paralara sahip bir insan da sıfır değere sahiptir. Çünkü bütün paralar (değerler) kendisinde olduğu için diğer insanlarda para (değer) yoktur. Dolayısıyla insanlar arasında para (değer) kavramı yok olmuştur. Yani aslında en büyük değere sahip olan kişi de aslında sıfır değere sahiptir.

ÖR.2) Hayat: Canlılar doğarlar, büyürler. Bir canlı doğmadan önce hayatta yoktur. Sıfır değer sahiptir. Canlı doğduktan sonra yine hayatına bir çember üzerinde devam eder. Gelişir, büyür, geriler ve sonuçta ölür. Yani çember üzerinde yol kat etmiştir aslında ama sonuçta başladığı noktaya geri dönmüş yine sıfır değere sahip olmuştur.

Murhpy Kanunları

Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.
Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir.
Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır.
Bir şeyin olma olasılığı, istenme olasılığı ile ters orantılıdır.
Er ya da geç olası en kötü koşullar zincirlemesi vuku bulacaktır.
Ne zaman bir şeyden vazgeçseniz, vazgeçtiğiniz o şey size geri gelir.
Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi.
Ne kadar beklersen bekle istendiği zaman gelecektir.
Herkese güven, sonra da kartları kes.
İki yanlış ... sadece bir başlangıçtır.
İlk denemede başarılı olamazsan, denediğini gösteren bütün kanıtları yok et.
Politikada başarılı olmak için sık sık ilkelerinin üstüne çıkman gerekir.
İstisnalar kuralı kanıtlar ... ve bütçeyi mahveder.
Başarı daima yalnızken gelir, başarısızlık herkesin içinde.
İstisnalar daima kaidelerden fazladır.
Bir kişinin fikirlerini çalmaya 'alıntı', birçok kişinin fikirlerini çalmaya 'araştırma' derler.
Sen bir yanlış yapana kadar kimse seni dinlemiyordur.
Tereddüt eden muhtemelen haklıdır.
Siz birini işe aldıktan tam bir gün sonra ideal aday iş için başvurur.
Bir şey çok gizliyse fotokopi makinesinin yanında unutulur.
Bir çocuk yetmez, ama iki çocuk da haddinden fazla çoktur.
Yere düşürdüğünüz pazar çantası, daima içinde yumurta olan çantadır.
Asla paranızın yeteceği şeyi istemezsiniz.
Bir berbere asla tıraş olmam gerekir mi diye, bir satıcıya da fiyatlarınız nasıl diye sormayın.
Araba kullanmayı öğreninceye kadar hakkıyla küfretmeyi asla öğrenemezsiniz.
Bir tarafınız ne kadar çok kaşınıyorsa elinizin ulaşacağı yerden o kadar uzaktadır.
Hayat geriye doğru anlaşılabilir, ancak ileri doğru yaşanır.
Ne tarafa gidersen git, rüzgara karşı ve yokuştur.
Yeterice bilgi toplanırsa istatistiksel metotlarla her şey kanıtlanabilir.
Hukuk hükmettikçe, kimsenin hayatı, özgürlüğü veya malı-mülkü güvenlikte değildir.
Gizli kusur asla gizli kalmaz.
Hostes kahve servisini yapar yapmaz, uçak hava boşluğuna düşer.
Her harekete karşı eşit ve zıt yönlü bir eleştiri bulunur.
Düşünmekten bıkılınca varılan yere sonuç derler.
Sınava girmeden önce notlarına bakarsan en önemli yerlerin en okunaksız yerler olduğunu görürsün.
En acemi balıkçı daima en büyük balığı yakalar.
Kendileriyle poker oynadığın insanlar karşısında asla kartlarla sihirbazlık numaraları yapma.
İhtiyaç duyduğun mal asla satışta değildir.
Telefon sen daima dış kapının önünde anahtarlarla boğuşurken çalar.
Aşk mektupları, iş anlaşmaları ve para alacağınız 3 hafta sonra gelirken, gereksiz mektuplar postaya verildiği gün gelir
Eğer işlerin ters gittiğinde çok şey kaybedeceksen, onlara çok dikkatli bak.
Şans eseri kaybedecek hiç bir şeyin yoksa rahatla.
Her şeyini şans eseri kazanmışsan, yine rahatla
Gülümse.. yarın daha kötü olacaktır.
Eğer kendini iyi hissediyorsan, üzülme bunu da atlatırsın.
Öneriler önerme.
Eğer bir şeyi, hiç kimsenin yanlış anlayamayacağı kadar açık anlatıyorsan, birileri mutlaka yanlış anlayacaktır.
Herkesin uygun bulacağından emin olduğun bir iş yapıyorsan, birileri mutlaka bundan hoşlanmayacaktır.
İşler tam da ters gitmeyeceği noktaya gidildiği zaman ters gitmeye başlar
Ne zaman işler iyi gidiyor gözükse, mutlaka bir şeyleri gözden kaçırıyorsunuzdur.
Eğer ters gitmesi olası birkaç şey varsa, bunlardan en büyük zararı verecek olan ters gider.
Bir alet düştüğünde, en zor uzanılabilecek köşeye düşer.
Bir devre ünitesinde illaki en az bir tane eski, 2 tane artık bulunmayan, 3 tane de daha yeterince geliştirilmemiş bölüm bulunmalıdır.
Bir arıza, parça son bir kez daha gözden geçirilmedikçe ortaya çıkmaz.
İnşaatçılar bilgisayar programcılarının program yazdıkları gibi inşaat yapsalardı çıkıp gelecek ilk ağaçkakan bütün uygarlığı yerle bir ederdi.
Mantık, insanın kendinden emin bir biçimde yanlış sonuçlara ulaşmasını sağlayan dizgeli bir yoldur.
Uzman, gittikçe daha az konuda gittikçe daha çok şey bilen, en sonunda da hiçbir şey konusunda kesinlikle hiçbir şey bilmeyen biri haline gelen kişidir.
Birine galaksimizde 100 milyar yıldız olduğunu söyleyin, size hemen inanır. Ona bir bankın boyasının daha kurumadığını söyleyin, mutlaka emin olmak için dokunur.
Bütün büyük buluşlar yanlışlıkla yapılır.
Hiçbir şey programın dışına çıkmadan ya da bütçeyi aşmadan bitirilemez.
Hata yapmak insana özgürdür, ama her şeyi tam anlamıyla altüst etmek için bir bilgisayar gerekir.
Bir bilgisayar programı kullanmaya başladığında artık eskimiştir.
Bir bilgisayar iki saniye içinde 20 insanın 20 yılda yaptığı kadar yanlış yapar.
İşin uzmanını seçmek istiyorsan o iş için en uzun süreyi ve en çok parayı isteyeni bulun.
Çalışan karmaşık bir sistem, her zaman, çalışan basit bir sistemden geliştirilir.
Bilgisayarlar güvenilmezdir ama insanlar daha da güvenilmezdir. İnsanın güvenirliğine dayanan sistemlere güvenilmez.
Tam anlamışla denetim altına alınmış basınç, ısı, hacim, nem ve diğer değişkenlerde bile sistem kendi bildiğini okur.
Tek mükemmel bilim geçmişle ilgili olanlardır.
Yalın kuramlar en karmaşık biçimde dile getirilir.
Teknik yeterlik derecesi yönetim düzeyi ile ters orantılıdır.
Ne zaman arabamı yıkasam yağmur yağar, yağmur yağacağı için arabamı yıkamadığımda yağmur yağmaz.
Reçelli ekmek ne zaman yere düşse reçelli kısmı hep yere gelir.
Özür dilemek, izin almaktan daha kolaydır.
Uyuyan bir bebek, anne babası uykuya dalınca uyanır.
Bir şey tamir ederken elin tamamen yağlandığında burnun kaşınır.
İnsanların seni seyretme olasılığı düştüğün komik durum ile doğru orantılıdır.
Yanlış numara çevirdiğinde çevrilen numara kesinlikle meşgul değildir.
Patronuna lastiğin patladığı için geç kaldığını söylediğinde ertesi gün lastiğin gerçekten patlar.
Gırgır geçmeye başladığın anda patron kapıda görünür.
Sıkışık trafikte şerit değiştirdiğinde, terk ettiğin şerit daha hızlı akmaya başlar.
Duşa girip ıslandığında telefon çalar.
Birileri ile karşılaşma ihtimalin, görünmek istemediğin zaman en üst düzeydedir.
Bir makinenin çalışmadığını ispat etmen gerektiğinde kesin çalışır.
Kaşıntının şiddeti ulaşma zorluğun ile doğru orantılıdır.
Sinemada sıranın ortasında oturanlar salona en son girerler.
Ayağınıza tam oturan bir ayakkabı kesinlikle mağazadaki ayakkabıların en çirkinidir.
Herhangi bir şeyi beğendiğinizde derhal üretimden kaldırılır.
Bir şeye ulaşmak istediğinizde ve ulaşamayıp umudunuzu kestiğiniz anda,bir yerden bir şekilde size gelir.
İşler yolunda gittiği zaman mutlaka bir terslik vardır.
Aradığınız şeyi baktığınız en son yerde bulursunuz.
Herhangi bir bilgide sayılar çok doğru gözüküyorsa boşuna kontrol etmeyin, yanlıştırlar.
Bir teklifin gerçek olması güvenilir olmasını gerektirmediği gibi, güvenilir bir teklifin de gerçek olması gerekmez.
Telefon çalmasını beklediğin süreler boyunca çalmayacak, ancak başından ayrılıp başka bir işle meşgul olduğun anda çalıp seni bölecektir.
Siz sınavlara istediğiniz kadar çalışın, sonunda her zaman çalışmadığınız bir yerden çıkacaktır!
Ne zaman sınavlara çalışacak olsanız uykunuz gelir, sınavdan sonra uykunuz açılır.
Dakikalarca beklediğin otobüs sen tam sigara yaktığında gelecektir.
Sigara dumanı, her zaman sigara içmeyen kişiye doğru gelir.
Ne Zaman Bir şey Yapmaya Kalkışırsanız, Mutlaka Öncelikle Yapmanız Gereken Başka Bir şey Vardır
Kestirme Yol, İki Nokta Arasındaki En Uzun Mesafedir.
Teneffüste Zaman Derstekinden Daha Hızlı Akar.

Gül: Yapraklarda Yansıyan Güzellik

Gül deyince akla güzellik ve sevgi gelir yoksa gülün yapı taşları olan karbon, azot, hidrojen, ve oksijen atomları değil. Gül, madde ve mânâ ilişkisini anlamak için de güzel bir örnektir. Şöyle ki: Birbirinin tamamen aynı olan iki gül alalım, ve bunlardan birisini iyice ezerek çamur haline getirelim. Sonra da bu iki gül arasında bir fark olup olmadığını soralım. Herhalde böyle bir soru çok tuhaf bulunur, ve gülün bir parça çamur ile mukayese edilemeyeceği söylenir. Ancak gül ile onun çamur ikizi bir kimya laboratuarına gönderilecek olursa, her ikisinin eşdeğer olduğu raporu gelecektir. Yani madde olarak, bir gül ile onun ezilmesinden oluşan çamur arasında hiç bir fark yoktur. Ama bunlar farklıdır, ve aralarındaki fark madde olmadığına göre tamamen mânâdır. (Hiç kimse herhalde bunlar madde olarak aynı şeydir diye gül yerine gül çamuru vermeyi düşünmez).

Demek gülün çamurunda olmayan her özellik ve hasiyet mânâ ile alakalıdır, ve mânâsı yanında gülün maddesinin kıymeti neredeyse bir hiçtir. Yani gülü gül yapan maddesi değil, o maddede tezahür eden mânâdır. Gül adeta bir mânâ taşıyıcısıdır, ve güzel mânâlar göndermek istendiğinde akla gelen ilk şey güldür. Gülü alan kişi de gülün maddesini değil, gönderilen güzel mânâları alır ve hisleriyle masseder ve zevk alır. Tabi yanlışlıkla gözü maddeden başka bir şey görmeyen mânâdan habersiz birilerinin eline geçmezse inek veya eşek gibi.

Müsbet ilmin kaynağı gözlemdir.
Biz de gülü gözlemleyip irdeleyerek mânâ ile ilgili temel bilgilere ulaşabiliriz. Gül (veya başka bir çiçek) deyince akla ilk gelen şey herhalde “güzellik”tir. Ve biz bu güzelliği gözümüzle görürüz ama kalbimizle tanır ve hissederiz (burada elbette vücudun pompası olan fiziksel kalpten bahsetmiyoruz). Öyle görülüyor ki bu kalbin, güzelliği tadıp zevk alan bir his dili, ve güzelliği öğüten ve hazmedip tüm vücuda yayan bir güzellik midesi vardır. Bu midenin eli de görebildiği yer kadar uzun olan gözdür. Kişi güle bakmaya devam ettikçe gülün güzelliğini yemeye devam eder, ama gülden hiçbir şey eksilmez. Çünkü yediği güzellik madde değil, mânâdır. Kalben gelişkin bir insanın gözleriyle güzellik yemekten aldığı haz, ağzıyla yediği lezzetli bir yemekten aldığı hazdan daha az değildir. Bir koyun veya inek ise, ancak ağzına götürüp yerse gülden bir haz alabilir (tabi gülün dikenleri diline batmazsa). İşte insan ile hayvan arasındaki en temel fark, bu tür yüzlerce manevî hisler ve midelerdir. Yani hayvanda bir, insanda ise yüzlerce mide vardır, ve bunların biri hariç hepsi mânâ ile alakalıdır. Yoksa, bildiğimiz insan midesi ile hayvan midesi arasında pek bir fark yoktur. O yüzden yemek için yaşamak aslında insanlıktan istifa etmektir.

Gülü güzel yapan herhalde atomlarındaki güzellik değildir. Zira canlı bir güldeki bir hidrojen veya azot atomu ile ezilip çamur haline getirilmiş bir güldeki hidrojen veya azot atomu tamamen aynıdır – elmas ile grafitteki karbon atomlarının aynı olması gibi. Parçalarında olmayan bir şey bütününde olamayacağına göre (korunum kanunu), gülün güzelliği kendisinden yani maddesinden değil, dışarıdan gelir – aynen elmasın göz kamaştıran pırıltılarının dışarıdaki bir ışık kaynağından geldiği gibi. Gül ve diğer güzel şeylerin özelliği, bu güzelliği alıp yansıtabilmeleridir aynen elmasın özelliğinin ışığı alıp büyüleyici bir şekilde yansıtabilmesi olduğu gibi. Bu da evrende madde (ve zaman) ile ilgisi olmayan yaygın bir güzelliğin, ve dolayısıyla bir güzellik katmanının, olmasını gerektirir. Eski Yunanlılar bile bu mânâyı hissetmişler ki bu katmanı “güzellik tanrıçası” Venüs veya Aphrodite olarak kutsallaştırmışlardır.

Biraz dikkatle bakılırsa, gülde güzellikle beraber ilim, süsleme, sanat, tanzim etme, koruma, ve sevgi gibi madde olmayan bir çok şey açıkça görülür. Öyleyse gül, madde ve mânâ karışımı olarak şöyle ifade edilebilir:

Gül = Yaprak, koku, tohum, vs (Madde) + Güzellik, sanat, vs (Mânâ)

Gül, güzellik ve sevgi ile o kadar özdeşleşmiştir ki o nazenin yaprakları adeta atom ve moleküllerden değil de güzellik ve sevgiden dokunmuştur. Güzellik ve sevgi, sanki yapraklara bürünüp gül olarak görülmüştür. Gülde tezahür eden bu mânâları dikkate almadan onu sadece molekül yığını anlamsız bir madde olarak görmek, gözlemlerlerimizle bağdaşmaz. Hidrojen ve karbon karışımı olan bir hidrokarbon yakıtı sadece karbon olarak görmek ne kadar yanlış ise, gülü de sadece bir madde olarak görmek o kadar yanlıştır, ve bu dar bakış açısıyla gülü anlamak mümkün değildir. Bir şeyi anlamak, ancak onun maddesiyle beraber mânâsını da anlamakla mümkündür.

İL İL EFSANELER

ÇAYDA ÇIRA EFSANESİ
vakti zamanında harputta iki genç birbirlerine aşık olurlar. her gece gizlice buluşurlar. Kız bir çıra yakar böylece delikanlı aralarına giren dereye atlar kızın yaktığı çıra ile yönünü bularak kıyıya yüzer ve orada buluşurlar. Bir gün kızın babası bunu farkeder ve tam delikanlı suya atlayınca çırayı söndürür . genç yolunu bulamaz çırpınarak boğulur bunun üzerine kız da kendini dereye atar. Köyün sakinleri çıralarla gençleri arar ama cesetlerini bile bulamazlar
ÇAYDA ÇIRA EFSANESİ 2
Uluova'yı ortadan ikiye ayıran Harınget çayının kıyısındaki köyde köyün ileri gelenlerinden biri oğlunu evlendirir. şenlikler, çalgılar yemekler her şey yerindedir .DÜğünün son gününe kadar her şey iyidir hava güzeldir mehtap vardır.Ama birden ay tutulur her yer karanlığa bürünür. misafirler bunu uğursuzluk sayarlar ancak damadın annesi Pembe Ana uğursuzluğa inat birden ortaya atılır ne kadar mum varsa toplatıp tabaklara dizer oradakilerin ellerine verir kendisi de başa geçerek mumlarla oynamaya başlar çıraların ışığı çaya yansımış her yer ışıl ışıl olmuştur. Düğün de neşe içinde sürer işte çayda çıra oyunu buradan çıkmıştır.
HAZAR GÖLÜ( HAMİLE DAĞ) EFSANESİ
çok eskilerde buralarda yaşayan hamile bir kadın varmış. Dönem kıtlık devri kadın bir köye gitmiş mis gibi ekmek kokuları çarpmış burnuna.dayanamamış oradki evlerden ekmek istemiş ama çok cimri olan bu köy halkı ekmek vermemiş bunun üzerine kadın elini evlerin eşiğine koyup "inşallah bu köy su keser ben de taş keserim" diye beddua edince allah duasını kabul eder ve köy sular altında kalır. kadında dağa dönüşür. hazar baba olarak da bilinen bu dağ elazığ'ın her yerinden görünürve gerçektende saçları yüzü karnı ayakları hatta elbisesininkırışıklarıyla tam bir kadın görünümündedir .Batık şehir hakkında da çalışmalar yapılmaktadır sular çekilince zaman zaman şehir ortaya çıkar EVLİYA ÇELEBİ buranın ticaretle uğraşan gayri müslim bir köy olduğu ve kilisesinde mumyalanmış bir eşek olduğunu eserinde belirtmiştir.
SÜT KALESİ
Harput'un simgesi olan bu kalenin efsanesi şöyle anlatılır:
çok eski zamanlarda bu topraklarda çok zengin bir hükümdar hüküm sürermiş. Koyun ve keçileri öyle bolmuş ki sütlerini tüm halka dağıtır yine bitiremezlermiş. hükümdar harput'un en yüksek ucuna bir kale yaptırmaya karar verir ama şans bu ya kıtlık olur. içmeye su zor bulunur. bunun üzerine kaleyi yapmaya kararlı hükümdar çobanlarına emreder tüm sütler kaleye getirilir ve harcı sütle hazırlayarak kaleyi bitirirler bu yüzden kalenin beyaz ve dayanıklı olduğu söylenir. bir inanışa göre kalenin dehlizlerinden birinde tavana bir kılla bağlanmış gügüm vardır o düşene kadar kale ayakta kalacaktır.
ULU CAMİ MİNARESİ VE KARADUT AĞACI
Ulu camii bahçesinde bir kandil akşamı iki arkadaş oturmaktadır. Bazı sesler duyan arkadaşlardan biri şöyle der korkuyla: caminin bahçesinde mihrabın hemen önünde bulunan dut eğacı eğilip kalkıyor secde ediyor.
Diğer arkadaş hayretle: ben de minareyi eğilip kalkarken gördüm der. iki arkadaş korku içinde oradan uzaklaşırlar ancak sırları ortaya çıkan minare ve ağaç eğik secde halinde kalırrlar.
Minare sonradan onarılsa da yine eğilmiştir gelip eğik minareyi ve karadut ağacını ziyaret edebilirsiniz...

ORDU-Gelin Kayaları Efsanesi

Melet Irmağına doğru inen sarp tepenin, ormanlarla örtülü yamacında çok fakir ve yaşlı biri varmış. Melet, kenarındaki değirmenlere gidemeyen köylülerin zahralarını avlusundaki ufak dibek taşında öğütür, geçimini bu suretle sağlarmış. Bazı rivayetlere göre. bu öğütücü bir kişi tarafından döndürülebilen, çevre halkının "El Değirmeni" dediği cinsten bir taş değirmeni imiş. Günün birinde, yaşlı değirmencinin kızını, uzaktan bir köyden bir gence istemişler. Hayırlısı olsun, deyip evlendirmişler. Çeyiz olarak, elinde, avcunda ne varsa kızına vermiş. Düğüncüler, gelinin eşyalarını atlara yükleyip, oğlan, evine doğru yola çıkacakları zaman, gelin etrafı söyle bir süzmüş. Avlunun bir kenarında duran babasının ekmek teknesine, kendini bugünlere getiren el değirmenine gözlerini dikmiş,

Kızının bu halini güren babası, yanına yaklaşmış:

- "Kızım, değirmen tası bizde kalsın."

diyecek olmuş. Düğün alayının ileri gelenleri durumu kavramışlar.

İçlerinden biri:

- Emmi veriver şu değirmen taşını kızınada, biz de yola düzülelim.

Yaşlı baba:

- Olmaz, o bana lâzım.

Onunla geride kalan çoluk çocuğumun nafakasını sağlayacağım, veremem, diyerek karşı koymuş.

O sırada, yeni gelin :

- Babam benden bir taşı esirgiyor. Ben de onsuz gelin gitmem. Diyerek boynunu büküp, oturuvermiş kapının önüne.

Düğüncüler yaşlı babanın geçimini nasıl sağladığını bilmediklerinden, bu değirmenin aile için ne derece kıymetli olduğunu kavrayamamışlar., işi, basit bir "gelin eşyası" bir taş olarak görmüşler, içlerinden biri:

- Hadi, emmi bu kadar da nekeslik etme. Alt tarafı iki taş parçası bunun... insan kızından bunları esirger mi?.. Bak, o da yurt-yuva sahibi oluyor. Yolumuz uzun, bekletme bizi., diyerek, değirmen taşlarnı omuzlayıp, yanındaki hayvana yüklemişler. Zavallı baba, bu durum karşısında ısrarın faydasızlığını anlayarak, boynunu bükmüş. Kendisinin nekes tanınmasına mı, o yaşlı haliyle çoluk - çocuğuna değirmensiz nasıl bakacağına mı üzülsün?. Kala kalmış, ortalıkta. O sırada, önde davul - zurna, arkada at sırtında gelin; köylüler, eşya yüklü atlarla düğün alayı, dimdik sırta doğru yola koyulmuşlar. Yaşlı gözlerle kafileyi izleyen babanın tâ... yüreğinin derinliklerinden bir tel kopmuş sanki... Derin bir ah... çekli, aklıyla mı, gönlüyle mi, bilinmez seslenivermiş, davullu alayının ardından:

-Bir taşı bize çok görenleri Allah ne etsin... Hepiniz taş olun taş.

Ertesi gün, karşı tepelerden be geçeye bakanlar, Melet ırmağına doğru inen dik bir yamacın, bıçak gibi çıkıntılı bir kısmında, acayip şekilli kayalar görmüşler. Daha düne kadar ormanlık olan bu yamaçta kayaların bulunuşundan ziyade, görünüşleri onların şaşkınlığa düşürmüş. Çümkü, bu kayalar sanki bir kafilenin heykelleşmiş şekline benziyormuş. Atıyla yaylısıyla, dzvullu - zurnalı bir gelin alayının tıpkısıymış. Yılların yağmuru, karı ve fırtınalarına rağmen, bozulmayan şekilleriyle günümüzde dahi görenleri şaşkınlığa düşüren bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir. Yılların yağmuru, karı ve fırtınalarına rağmen, bozulmayan bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Çok Garip Yasaklar

Ağaca tırmanmak yasaktır. (Kanada-Oshawa)

Ana caddede tıraş olmak yasaktır. (ABD-Mississippi)

Araba kullandığınız zaman gömlek giymek zorundasınız. (Tayland)

Arabasının altında birinin bulunduğunu gören sürücünün otomobilini çalıştırması yasaktır. (Danimarka)

Ayakkabıyla uyumak yasaktır. (ABD-Oklahoma)

Bank Street’te pazar günleri dondurma yemek yasaktır.(Kanada-Ottowa)

Banyoda şarkı söylemek yasaktır. (ABD-Pennsylvania)

Berberlerin çocukların kulağını kesmesi yasaktır. (ABD-Indiana)

Birine yılan atmak yasaktır. (ABD-Ohio)

Birisinin arkasından konuşmak ve dedikodu yapmak illegaldir. (ABD-Indiana)

Buzdolabının kapısı açıkken önünde uyumak yasaklanmıştır. (ABD-Pennsylvania)

Çocukların sigara satın alması yasak, içmesi serbesttir. (Avustralya)

Çorbayı höpürdeterek içmek yasaktır. (ABD-New Jersey)

Demiryolunda öpüşmek yasaktır. (Fransa)

Domuzlara “Napolyon” isminin verilmesi yasaktır. (Fransa)

Eşeklerin banyo küvetinde uyuması yasaktır. (ABD-Arizona)

Etek giyen erkekler tutuklanır. (İtalya)

Evde içki içmek yasaktır. (ABD-Indiana)

Hollywood Bulvarı’nda 2 binden fazla koyun varsa araba kullanmak yasaktır. (ABD-Hollywood)

İç çamaşırsız gezmek yasaktır. (Tayland)

İnek sahiplerinin sarhoş olması yasaktır. (İskoçya)

Kadınların toplu taşım araçlarında çikolata yemesi yasaktır. (İngiltere)

Kapılar ve pencereler pembe renkte olmak zorundadır. (Kanada-Kanata)

Kapınızı çalıp sizden “klozetinizi isteyen birini” içeri almak zorundasınız. (İskoçya)

Koleje gitmek için entelektüel biri olmak zorundasınız. (Çin)

Kuaförde saç kurutucusunun altında uyuyan kadın ve salon sahibi para cezasına çarptırılır. (ABD-Florida)

Lolipop yemek yasaktır. (ABD-Washington)

Metroda sakız çiğneyen tutuklanır. (Singapur)

Otomobilinin karşısına at arabası çıkan sürücü, otosunu kenara çekmek zorundadır. (Danimarka)

Patikada sağ elinin üzerinde amuda kalkarak yürümek yasaktır. (Avustralya)

Pazar günleri balık avlamak yasaktır. (İskoçya)

Pazar günleri pembe pantolon giymek yasaktır.(Avustralya-Victoria)

Pazar günü çamaşır asmak yasaktır. (İsviçre)

Polisler, ikaz etmek amacıyla köpekleri ısırabilir. (ABD-Ohio)

Sanık sandalyesinde ağlamak yasaktır. (ABD-Los Angeles)

Tropikal balık satıcıları hariç Kadınların halka açık yerde üstsüz gezmesi yasaktır. (İngiltere-Liverpool)

U dönüşü yapmak yasaktır. (ABD-Texas)

Yağmur yağarken çimler sulanamaz. (Kanada)

Yong Caddesi’nde ölü atları pazar günü sürüklemek yasaklanmıştır. (Kanada-Toronto)