22 Mayıs 2010 Cumartesi

Ayasofyanın şifresi.....

Zambak ve kılıç İmparator Constantin, 325 yılında topladığı ünlü İznik Konsüllüğü'yle bütün gizli ve açık kutsal metinleri bir araya toplayarak Yeni Ahit'e son şeklini verir. Böylece, yükselen bir değeri iktidarını pekiştirecek biçimde amacına uygun olarak biçimlemiştir. Bütün pagan ve çok tanrılı dinlerin içerik ve simgeleri bu potada birleşecektir artık. Tanrıçalar dinden uzaklaştırılır, kadın ve kadına dair imgeler şeytani bir içeriğe doğru gider. Koskoca Doğu-Batı Roma imparatoruna açık itiraz çok tehlikeli olacağından, özellikle sanatçılar, inançlarını eserlerinde ve gizlice sürdürdüler denir.
Ayasofya'nın galerilerine dikkatle bakarsanız, tam bir sembol sağanağına yakalanırsınız. Bütün zamanlar iç içe geçmiş gibi birbirini tamamlayan, ayıran birçok sembol var çünkü Ana Tanrıça binlerce yıl içinde biçimsel olarak da isim olarak da değişime uğramış. Kozalak ve meşe palamudu kadın üretimini simgeleyen eski dünya sembolleri. Aynı zamanda Yunan tanrıçası Artemis ve Roma'nın Venüs'üne de karşılık geliyor. Aynı zamanda da Hıristiyan ikonografisinde yaşam ağacını temsil ediyor. 'Da Vinci Şifresi' adlı kitapta sözü geçen zambak da Aya Sofya'da çok görülen bir motif. Bunun anlamı da ışık ve umut. Ayasofya'da, zambak motifinde hem bakire Meryem'i hem Artemis'i hem Afrodit'li pagan sembolizmine göndermeleri görüyoruz. Zambak, Meryem'in tanrıçalaştırılması. Dört yapraklı yonca da burada görülebilecek sembollerden bir tanesi. Oyun kartı ve tarot işaretlerinin hepsi içerde var. Zambak ve kılıç sembolü ise kadın ve erkeği birlikte gösteren bir sembol. Zambak saflığı, günahsızlığı da sembolize ediyor ama diğer içeriği de, Havva Ana cennetten kovulduğu sırada gözünden akan bir gözyaşı damlasından meydana geldiğine inanılan bir çiçek olması. Örümcek ağı figürü yine ana tanrıçayı sembolize ediyor. Kurduğu ağ ile şeytanı tuzağa düşüren anlamına da geliyor. İç içe geçmiş yılanlar Adem ve Havva'yı ve iyilik ve kötülüğü temsil ediyor. Meryem'in tahtta oturması ana tanrıça kültüne yapılmış bir gönderme, tahtın üzerinde tarot işaretleri var. Baş melek Cebrail ise, klasik sanat uyarınca yapılmış, kadın yüzlü ve taç giydirilmiş ve genellikle İsa'nın yanında yer almış. Aya Sofya'daki iki melek de böyle. Kim bilir, belki Maria Magdalena'yı böyle resmetmiştir Ariusçu geleneklere bağlı ustalar. Arius, Antakyalı bir piskopos ve Hz.İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu ama insani boyutunun da olduğunu savunmuş. Dönemin en büyük çalkantısını da bu ikilem (Tanrı-insan) oluşturmuş. 'Da Vinci Şifresi' adlı kitaptaki düşünceyi izlersek, İsa ve hemen yanındaki meleğin Maria Magdalena olduğu fikri çok uzak değil. Bir diğeri de dört kolu eşit haç ve kılıçların bir arada kullanıldığı sembol, Tapınak Şövalyeleri'nin sembolleriyle benzerlik gösteriyor.
Kandil ışığındaki mozaikler Bilinen, Ayasofya'ya 'giren' bir başka kişi de mimar Fossati. Fossati'nin aslında gayet dolaylı ama ilginç bir yolculuğu var Ayasofya'ya doğru ve bu kutsal mekandaki çalışmaları da ilgi çekici. Fossati İtalya'da mimarlık eğitimi almış ve yolu bir şekilde Çarlık Rusya'sına düşmüş. Rus Çarlığı, İstanbul'daki elçilik binasını yaptırmak için İstanbul'a göndermiş kendisini. Böylece Fossati sarayla tanışıp, Ayasofya'nın onarımının teklif edilmesini sağlayacak bir güven kazanmış ve 1847-49 yılları arasında Aya Sofya'da restorasyon çalışmaları yapmış. Gece gündüz çalışmış Fossati. Katolik olduğu biliniyor ve kim bilir, belki bu yolculuğun bütün amacı Ayasofya'ya girebilmekti. Belki bir şekilde kendini buraya getirtti. Biraz ileri gidip, Harem'deki kadınların aslında Hıristiyan kökenli olduğunu düşünsek, Müslüman olsalar bile belki çocuklarını farklı bir yönde yetiştirdiklerini varsaysak... Bunların hepsi, şüphesiz yazar olarak kurgulama hakkını elde tutmaktan kaynaklanan varsayımlar. Fossati aslında özellikle üst kattaki mozaiklerin üstünü fresklerle kapatmış. Ama burada ilginç bir detay var, Fossati'nin en çok kullandığı desen, zambak. İçeride Müslüman ustalar olduğu için geceleri çalışırmış. Sultan Abdülmecid'i bir gece davet etmiş ve tasvir konusunda tabuları olduğunu düşündüğü bu insanın nasıl tepki vereceği konusunda da kaygılanmış. Sultan gözlerinden yaşlar gelerek bakmış bu resimlere ve sonrasında Sultan, dönem uygun olmadığı için üstünü kapatarak bunları korumasını ve altta kalacak eserleri de belgelemesini istemiş. Fossati üzerini örttüğü mozaikleri de tek tek titizlikle belgelemiş. Bu belgeler şu anda İtalya'da bir arşivde bulunuyormuş ama o dönem sadece bir kısmı yayınlanmış.
Geldiğimiz yer Ayasofya, mucizevi bir şekilde 5 yıl, 10 ay, 24 günde tamamlanmış ve bir Noel ayinine yetiştirilerek açılmış. Başlangıçta sadece mimari olarak bitirilmiş, iç bezemeleri yokmuş. İmparator Justinianus bir daha asla yanmayacak ve yıkılmayacak bir kilise yapmak istemiş. O nedenle Ayasofya tamamen mermer, taş ve tuğla kullanılarak yapılmış. Mekanın parçaları pek çok antik kentten derlenmiş. İçerde, ana bölümde iki tarafta yer alan 16 sütun Efes'ten getirilmiş. Dört köşede yer alan erguvan rengi porfir sütunlar da Mısır'dan. Yani tarihin ilk prefabrike yapısı burası. Ama bu aynı zamanda Ayasofya'nın, yazının başından beri ifade ettiğimiz çok kültürlü yapısını da gösteriyor. Dört element bu kültürlerin temel yapısını oluşturuyor ve güneş ve yıldızlar, geometrinin, matematiğin açık ve gizli oranları.
En başa, 'Da Vinci Şifresi' adlı kitaptan çıktığımız yola dönersek... Maria Magdalena'nın fahişe olmak bir yana, aslında soylu bir kandan geldiği ve Hz. İsa ile evli olduğu, çocuklarının olduğu... Kutsal Kase ile kastedilen şeyin de V ile simgelenen rahim olduğu... Bunların bizi götürdüğü tüm kadınlık ve erkeklik simgeleri, Ana Tanrıça kültünün gösterdiği değişim, unutulanlar ve korunabilenler. Ama bir gerçek kalıyor geriye: V ile simgelenen şey, kadın, yani geldiğimiz yer, rahim ve bu işaretin tam tersi ile simgelenen şey, erkek ve nihayetinde bu iki varlığın birleşmesi, kutsal evlilik. Bu sayede insan olmanın kutsallığına dokunabilmek. Söz konusu kitabın ve herkesin temel arayışı bundan başka bir şey değildir belki de.
Aklınızda bulunsun.
* Girişteki büyük salonda, yere dikkatli bakarsanız, orta bölümde dört kenarda x işaretleri göreceksiniz. Bunlar büyük kubbenin izdüşümlerini gösteriyor.
* Duvar işçilerinin oluşturduğu Masonların izlerini de zemin mermerlerinde görmek mümkün.
* Giriş katta, minberin sağında kalan ve minbere yandan bakan duvardaki mermerin damarlarının görüntü sünün şeytanı andırdığı düşünülmüş ve Ayasofya'nın, şeytanın hapsedildiği yer olduğu söylenmiş.
* Hz İsa'nın yüzünün en güzel tasvirinin Ayasofya'da olduğu biliniyor.
* Ana girişte, dışarda, soldaki kalıntılar ikinci kilisenin anıt kapısından kalma parçalar. Kuzular 12 Havari'yi temsil ediyor.

1 yorum:

  1. Tarihi bir zenginlik olan ayasofyanın değerini bilemiyoruz.Ayasofyayı kilise olarak dünya hiristiyanlığına açsak istanbula kaç yüzbin turist gelir?

    YanıtlaSil