30 Mayıs 2010 Pazar

İL İL EFSANELER

ÇAYDA ÇIRA EFSANESİ
vakti zamanında harputta iki genç birbirlerine aşık olurlar. her gece gizlice buluşurlar. Kız bir çıra yakar böylece delikanlı aralarına giren dereye atlar kızın yaktığı çıra ile yönünü bularak kıyıya yüzer ve orada buluşurlar. Bir gün kızın babası bunu farkeder ve tam delikanlı suya atlayınca çırayı söndürür . genç yolunu bulamaz çırpınarak boğulur bunun üzerine kız da kendini dereye atar. Köyün sakinleri çıralarla gençleri arar ama cesetlerini bile bulamazlar
ÇAYDA ÇIRA EFSANESİ 2
Uluova'yı ortadan ikiye ayıran Harınget çayının kıyısındaki köyde köyün ileri gelenlerinden biri oğlunu evlendirir. şenlikler, çalgılar yemekler her şey yerindedir .DÜğünün son gününe kadar her şey iyidir hava güzeldir mehtap vardır.Ama birden ay tutulur her yer karanlığa bürünür. misafirler bunu uğursuzluk sayarlar ancak damadın annesi Pembe Ana uğursuzluğa inat birden ortaya atılır ne kadar mum varsa toplatıp tabaklara dizer oradakilerin ellerine verir kendisi de başa geçerek mumlarla oynamaya başlar çıraların ışığı çaya yansımış her yer ışıl ışıl olmuştur. Düğün de neşe içinde sürer işte çayda çıra oyunu buradan çıkmıştır.
HAZAR GÖLÜ( HAMİLE DAĞ) EFSANESİ
çok eskilerde buralarda yaşayan hamile bir kadın varmış. Dönem kıtlık devri kadın bir köye gitmiş mis gibi ekmek kokuları çarpmış burnuna.dayanamamış oradki evlerden ekmek istemiş ama çok cimri olan bu köy halkı ekmek vermemiş bunun üzerine kadın elini evlerin eşiğine koyup "inşallah bu köy su keser ben de taş keserim" diye beddua edince allah duasını kabul eder ve köy sular altında kalır. kadında dağa dönüşür. hazar baba olarak da bilinen bu dağ elazığ'ın her yerinden görünürve gerçektende saçları yüzü karnı ayakları hatta elbisesininkırışıklarıyla tam bir kadın görünümündedir .Batık şehir hakkında da çalışmalar yapılmaktadır sular çekilince zaman zaman şehir ortaya çıkar EVLİYA ÇELEBİ buranın ticaretle uğraşan gayri müslim bir köy olduğu ve kilisesinde mumyalanmış bir eşek olduğunu eserinde belirtmiştir.
SÜT KALESİ
Harput'un simgesi olan bu kalenin efsanesi şöyle anlatılır:
çok eski zamanlarda bu topraklarda çok zengin bir hükümdar hüküm sürermiş. Koyun ve keçileri öyle bolmuş ki sütlerini tüm halka dağıtır yine bitiremezlermiş. hükümdar harput'un en yüksek ucuna bir kale yaptırmaya karar verir ama şans bu ya kıtlık olur. içmeye su zor bulunur. bunun üzerine kaleyi yapmaya kararlı hükümdar çobanlarına emreder tüm sütler kaleye getirilir ve harcı sütle hazırlayarak kaleyi bitirirler bu yüzden kalenin beyaz ve dayanıklı olduğu söylenir. bir inanışa göre kalenin dehlizlerinden birinde tavana bir kılla bağlanmış gügüm vardır o düşene kadar kale ayakta kalacaktır.
ULU CAMİ MİNARESİ VE KARADUT AĞACI
Ulu camii bahçesinde bir kandil akşamı iki arkadaş oturmaktadır. Bazı sesler duyan arkadaşlardan biri şöyle der korkuyla: caminin bahçesinde mihrabın hemen önünde bulunan dut eğacı eğilip kalkıyor secde ediyor.
Diğer arkadaş hayretle: ben de minareyi eğilip kalkarken gördüm der. iki arkadaş korku içinde oradan uzaklaşırlar ancak sırları ortaya çıkan minare ve ağaç eğik secde halinde kalırrlar.
Minare sonradan onarılsa da yine eğilmiştir gelip eğik minareyi ve karadut ağacını ziyaret edebilirsiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder